PARIS FASHION WEEK for GRAZIA.IT


my daily coverage from NY to Paris fashion week is on Grazia.it

My Top 10 Fall Must-Haves

Whether we like it or not, fall is on the way and it's here to stay. It's about time we put our shorts aside and started going through our old, fluffy and cuddly pieces of clothing waiting impatiently on the bottom of our closets. Inspired by the last rays of sun outside and a few fashionistas, I decided to compile a list of what, in my opinion, should be a crucial part of our wardrobe this season.

1. A tunnel scarf.


2. Ponchos.

(Source: lookbook)

3. Oversize sweaters.

(Source: blogspot)

4. Leopard jacket.


5. Faux fur coat.

(Source: lookbook)

6. Clipping a fox tail to your purse.


7. Zara Doctor Bag.



8. Midi skirts.


9. Jeffrey Campbell shoes.



10. Vintage accessories.


What do you think about my choices? What are your fall must-haves? Is there anything you would recommend before I hit the stores?

"Tans fade, highlights go dark and we all get sick of sand in our shoes. But the end of summer is the beginning of a new season, so we find ourselves looking to the future."- Gossip Girl.

Have a good day everyone,
xoxo Dominika.

Stam and a School Bus

Happy Birthday to ME

''Sabri !!!! galiba geliyor bu sefer....cidden...aaaaa'' derken hastaneye yetiştiriliş ve sonuç saatler sonra gelen bir INGAAA sesi. Hem de öyle bir ınga ki 22:30 sularında olduğu yerden yeryüzüne çıkmaya karar vermiş ama çıkışa uygun şartları ancak sabaha karşı 4 gibi elde etmiş bir INGA. Çok yormuşum annemi çokkkk...Ama o da beni yormuş şimdi açık konuşmak gerekirse, kim dedi sana beni 5 kilo 100 gram doğur diye? Sorarlar adama... Bir şekilde açmışım gözü, tabi ki 5 karış çeneyi de.. zaten bir 5 yaşıma kadar da paso ağlamışım. E kızımız yaramaz biraz,,birazcık. Şimdi merak ediyosunuz biliyorum 5 kilo 100 gr ile dünyaya gelip yola nasıl devam ettim diye...Yol uzun, tümsekli, karlı, engebeli filan değildi hiç valla... hem olsa nolur? 2, 3, 4 yaşındaki coçuğa tüm yollar oyuna müsait alan:) Buldun mu dök oyuncakları, çağır özge'yi, berk'i doktorculuk, evcilik ve türevlerini oynayın...Ben fazla oynadım bu oyuncak milletiyle yalnız! İlerde, baya ilerde, çok ilerde, çok çok ilerde, aman işte bir gün olursa şayet, torunumun torbamım (o neyse) zevkle kırıp, parçalayabileceği kadar oyuncağım mevcut.

Madem eğitim-öğretim hayatımız 12 sene diye birleştirildi ben de 12 yılımı toplu bir halde geçim size...12 yıl işte...Bildiğin her birimizin birşekilde geçirdiği şapşal-inek-havalı-fazla sosyal-arkadaş ta arkadaş modda-tripcan-heyacanlı-safça tavırlı---ve saymakla bitmesi imkansız birtakım ergen hal ve davranışları geçirmekle yükümlü olduğumuz evre. Bu evre bende pek bir hareketliydi tabi e kolay değil. öyle atraksiyonlu bir dünyaya ceee-e yapıştan sonra normal pısırık bir hayat sür de görim seni N'oluyorsun 35'inde... İlk kendimden kopuşlarım ilkokulda baş gösterdi, 5. sınıf mezuniyetimde (ahahahhaa) kıçıma, göbeğime, her bir tarafıma ne kadar kumaş parçası varsa doldurup İnce İnce çingene Yasemince oluverdim ve bir bakmışım 300-350 kişinin içinde Müdüreye el falı bakıyorum. (ciddi ciddi doğaçlama stand-up yapıyorum pardon da!) Müdüreyi, sınıf öğretmenim ve birtakım hizmetliler, sonra arkadaşlarımın anneleri izledi ve o gün birşekilde bitti. Tabi okuma hayatım orda bitmedi. Daha ortaokul var nereye?? Ve enteresan kolej maceram  kendini öle ZÖNK diye attı ortaya yine. Ben yine sahnede, yine bir çeşit mezuniyet, kep davası. Fakat platform gittikçe yükselmekte. Bu sefer ben ve seyircileri birbirinden 1 metrelik bir yükseklik ayırıyor. Hop şittt! Sahnedeyim... Bu sefer bendeniz, Sibel Can'ım efendim ve arkadaşım Ceren de sunucu bana sorular sormakta, ben ise her bir soruya bir şarkıyla cevap vermekteyim. Örneğin, Müziğe başlamanızdaki etken kişi kimdir, nasıl başladınız, o hikayeyi duyabilir miyiz? Cevap geliyor; 'Samanlıktan kaldıramadım samanı da Zühtü, ben sana yandım ZÜHTÜ, hele hele yandım ZÜHTÜ...'' ve daha neler neler...

Al işte ortaokul da bitti, tabi ben Zühtülerle uğraşmanın dışında son derece başarılı bir şekilde Anadolu Lisesine kapağı attım mı, attım aynı zamanda da bir İNEKLİK var kanda inkar edemicimmm şimdi. Geldik mi liseye!!! başını çabuk geçicem, ben zaten ilkokuldaki ilk ingilizce hocanın etkisinde kalmış bir genç kız, hele hele kolejdeki ingilizcecime hayran tavırlarla ben de dilci olucam leynnn diyerek yabanci dile gayet kararlı bir geçiş gerçekleştirmişim. ilk cümlemi de hemn arkasından kurmuşum kendimi tanıtırken, "I am going to live in İstanbul." Ahaaaaaa!!!! 'Gördün mü başımıza gelenleri, bey?' Bu cümle tabiki benim anneme ait değil ama işte anne...KUŞ yuvadan uçar gider modu...Benim gibi kuşlara tavsiyem, (fena işe yaradı bizim ailede) eğer üni okumak istediğiniz şehir, o an sevgili anne ve babanız ile yaşadığınız şehirden farklı bir isime sahip ise taktik şu, benim kadar psikopatçasına karalıysanız 5 yıl öncesinden, normalseniz 2 yıl öncesinden, o şehrin adını dilinizden, dolabınızdan, sofranızdan eksik etmeyin !!!! Çok mühim! Yaptım OLDU. Ben artık suyunu çıkarıp daha lise 2 deyken elbise beğeniğ, " Aaa abla, kuzummm ben istanbul'dan daha güzelini alıcam hayIIIRRRR" (daha 2 sene var yalnız) ları filan bulmuştum. Bu kadar abartmayın ama abartın ailenizin vizyon standartlarına göre...Tabi bu kız istanbul diye inerken, sosyalitesinden hiç ödün verir mi vermez, üniversite etkiler mi, etkilemez...Bu kızın dışarıda delicesine yağmur yağarken, herkes okulun girişinde sıkışmış dururken, bahçede kollarını birbirine kenetleyip sırılsıklam olana kadar hem yürüyüp, hem dans ettiği bir dans grubu da oldu, aynı zamanda çok sevdiği arkadaşları. Hatta biriyle üniversitede de kavuşup ev arkadaşı bile oldu. Ah yıllar.
Ve vakit geldi çattı, İstanbul hayalleri hayal olmaktan çıktı kızımız tek istediği şehirde, tek istediği bölümü okula zırnık ödemeksizin %100 burs ile kazanmayı başardı. Eee gerçi son tercihimde  Baba bursuyla Bahçehir üni de olsa, ona gerek kalmaması hoş bir durum vesselam. (Yani düşünün para da versem İstanbuldaki okula veririm mentalitesi) Ve koca bir 23 yılın en bomba 5 yılı başlamış oldu...Kafama ne eserse yaptım, belki bazen esmeyeni de yaptım (O da kesin bir tarafından esmiştir) 5 kilo 100 gram değildim tabi artık,,, 55 kilo, kıvırcık uzun saçlarıyla, kumral ben artık üniversiteliydim. Kültür'ü sevdim, önce Harikulade Hazırlık sınıfımı sevdim tüm o güzel, saf, ben nereye geldim, bu da mı ünili arkadaşlıklarıyla dolu olan 1 yılı) başkaydı, çünkü İLKTİ...Şu an tüm o bir yılın ardından geçen 4 senenin peşine söyleyebilirim ki, O sınıftan özellikle bazıları var ki, hayatın neresinde olursak olalım, ben başından, biri belinden, öteki sonundan bir şeklide haberdar olacağız birbirimizden...Güzel şey...Eee 1. sınıf ta başkaydı şimdi hakkını yemeyeyim. Bir kere ömrümde ilk kez VİZE, FİNAL denen ama pratikte SINAV kelimesinden hiçbir farkı olmayan şeylerle tanışma söz konusu idi. 10 gün öncesinden ilk vizeme çalıştığım zamanı 90'ıma gelsem unutmam! Virgülün nerde olduğunu ezberliyordum sapıkçasına...Ama hemen panik yapmayın bu mod sadece 1 yıl sürdü...Çünkü bendeniz hayatın ta kendisini yaşamaya ALMANYA'YA yolcuydum 2.sınıfta. Başıma gelecekleri anlamış olucam ki, 1. sınıfata  topladım notları, bastım GNO'yu girdim sınava, kabul edildim mi istediğim okula...Oluyo arkadaş bak 2 oldu...Tabi hayatımın geri kalanında Sibel Can olup Zühtü söylemedip hep, veya Koca kalçalı çingene modunda el falı bakıp durmadım...Üniversitedeydim artık, bu işin bir kademe yüksek amatörcesine el atma vaktiydi. Derken Tiyatro klübüne üye olayım dedim, sonunda ne mi oldu, ben baya sardım bu işe, İstanbul Efendisi oyunuyla şimdinin Muhteşem yüzyıl cariyelerine 15900 basarak cariye kesildim ben pat diyerekten...İşte sonumuz Hürrem olmasın diye çabuk çıktık o işten orası ayrı. Daha bavulumu toplayıp, Germany yollarına çıkacaktım...Ich muss gehen beylerrrrrrrr ahahaa.

Tabi ki sizlere hANSlarla dolu nadide memleketimizdeki Buket'in Maceraları serimi sunmaya niyetim yok. Anlaşılacağı üzere. Zaten sıkılırsınız (!) (!) Ben, aLMANya, ve Geri kalan sevgili AVrupa ülkeleri...Ne kadar sıkıcı!! Tamam,, tamam,, tamam  FEVKALEDENİN FEVKİNDE, NEFİSE-İ HARİKULADE, bir 1 yılın ardından anavatana döndüm. İşte aynen bu kadar çabuk geçti o yıl nasıl size böyle bızzzzzzzztt 3 cümle ile ilettim. Böylesi benim için de inanın daha bir hayırlı, bilesiniz.... Neyse bu kısmı geçelim, geçmeliyiz... sonuçta döndüm ama ben yine o istanbul'a üniye gelen 18 yaşındaki kız modeli, ben nerdeyim, bu da kim, ne işim burada, çok mu aradım burayı, ben geri gideceğim tarzı havalar söz konusu üzerimde. Buna can mı dayanır demeyin, bir süre sonra dayanıyor fakat o sürede söyle bir hata yapmayın sakın (ben yaptım) İstanbul'u geldiğiniz, o 1 yıl kaldığınız Avrupa ülkelerine benzetme, aynı hayatı yaşamaya çalışma mallığı affedersiniz..
Yapmayın, yemiyor...Ve olduk mu 3, bitecek mi okul seneye,,, bu kafayla üzerimize çöken bir rehavet sonrası ilk hafta girilen tiyatro topluluğu ile can bulur ve bitmek bilmeyen, tadı hiç bir zaman damağımdan gitmeyecek olan koca bir 2 yıl!!! Dile kolay, oyuncu olmaya çalışana zor ama etrafındakilerle çekilesi, cazibesi yüksek zorluk...VE ne mi oldu (şimdilik son gözüküyor sadece) YİNE KEP ATTIM eheheee ama bu sefer daha bir havalıydı, her devrede ortam daha bir ambiyanslı oluyor bu arada dikkatinizi çekerim..Bu sefer dev organizasyon By kültür University :P ve napsam beğenirsinizzz??? Bölümü Birincilikle bitirirsem tabi kii !!! Yaptım, OLDU vol3 galiba...Şimdi hayal ettiğim hayatı yaşama evremde 2.turdayım,,, Çok zevk alacağım bir iş ve onun bana yaşatacağı hayat, tanıştıracağı yeni insanlar...
&
Yeri doldurulmaz anlar yaşanır, yenisi olmaz dersin  bu başka, bir bakmışsın başka yerlerde, başka insanlarla yenilerini katmıssın o anıların kendine, İşte tüm bu  5 yılda çok anı birikti bende şimdi bana bunların yeri ayrı dedirten ama bir yandan da biliyorum, bu ne ki, başkaları da olacak...Başka hep var, herşey için, herkes için. 23 yılda da vardı, başka bir 23 te de olacak eğer görme şansım olursa...Ama etrafındakiler yaşadığın anları yaşanılası kılıyor, anladım bunu...Ve bugün şunu düşündüm ( telefonum her bip, bibiiii, ve benzeri sesler çıkartıp sizden gelen o yüzümü her seferinde aptalca gülümseten mesajları okurken) aranızdan bazılarıyla belki de sadece bir kaç kez oturup muhabbet edebilmişimdir, ya da ne bilim herkesle aynı samimiyetin olamaz zaten imkansız ama bana bugün bu Facebook, twitter, blog, sms, arama, vs yoluyla doğum günümü kutlayan herkes hayatımda ne kadar çok insanın olduğunu gösterdi bana bir kez daha...Bugün bana mesaj atan birini 3 aydır yada 1 yıldır görmüyor olmam bugün o kişinin tek mesajını bile daha bir anlamlı kıldı benim için...Ne yani facebook yanda bugün Buket Akca's Birthday dedi diye 2 saniye de olsa yazmak zorunda mısın bana?? hayır.. amannn der geçersin yani ne var...Birşey çok net, tanıdığım her tek bir kişi bile beni şanlı kılıyor, kim olduğu, benim mutlu veya mutsuz ettiği gerçeğinden bağımsız... Tanıyıp, öğrenmek, bilmek, tecrübe etmek, yaşayıp sorgulamak gerekirse vazgeçmek ancak tüm o etrafımdaki insanlar varsa var, yoksa yok...Yoksa kimi tanıyıp, neye kızacaksın, neyi sevceksin...
23 yıllık ömrümün herhangi bir anında karşıma çıkmış herkese bu yazı...Evet İYİKİ DOĞDUM...İYİKİ TANIDIM HEPİNİZİ...hep birlikte daha nicelerine olur mu?

Geriye kalan hayatımın ilk gününden hepinize kocaman öpücükler, (Daha da yazardım da kusmayın diye kesiyorum)

Buket ;)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...